Türkiye'de 1990-2000 Dönemi

  






Türkiye'de 1990-2000 Dönemi Politik Arka Planı

 1990-2000 yılları arasındaki Türkiye dönemi, birçok kaynakta "Karanlık dönem" olarak adlandırılan karmaşık ve sancılı bir süreç olmuştur. Bu dönemde Türkiye, siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan önemli değişimlere tanık olmuştur. İlk olarak, 1990 yılında kurulan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konularında artan bir farkındalığın bir yansıması olarak öne çıkmaktadır. Ancak, aynı dönemde Türk Lirası'nın uluslararası para birimi olarak kabul edilmesi bunun sonucunda ekonomik liberalleşme adımlarıyla birlikte gelen devalüasyon, ülkede ekonomik dengesizlikleri beraberinde getirmiştir. Bu durum, özellikle 1994'te yaşanan Türk Lirası'nın devalüasyonu ile ekonomik zorlukların artmasına neden olmuştur. Aynı dönemde zorunlu temel eğitim süresinin arttırılması, eğitimdeki önemli bir dönüşümü temsil etse de , ekonomik sorunlar ve siyasi belirsizlikle birlikte Marmara Depremi'nin yarattığı gölgelerle örtülmüştür. 1992'deki Erzincan depremi, ülkede yıkıcı bir etki yaratmış ve acil müdahale ihtiyacını göstermiştir. Ancak, 1993'te Turgut Özal'ın ani kalp krizi sonucu ölümü ve Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanı olması, Türkiye’de siyasi arenada önemli değişikliklere yol açmıştır. Bu siyasi değişimler, ülkenin ekonomik zorluklarla başa çıkma çabalarını olumsuz yönde etkilemiştir. Bu dönemde yaşanan bir diğer önemli olumsuz olay olarak doğal afetler meydana gelmiştir. 7 yıl içinde toplamda 3 büyük deprem olması da Türkiye’de büyük tahribatlara yol açmıştır. İletişim altyapıları, enerji, ulaşım ve sanayi tesislerinin zarar görmesiyle birlikte Türkiye ekonomik zorluklarla başa çıkma döneminde daha büyük zorluklar yaşamıştır. Bu dönemde ilk deprem 1992 yılında Erzincan’da meydana gelmiş ve bu deprem sonucunda resmi kaynaklara göre 653 insan hayatını kaybetmiştir.7 yıl sonra Türkiye’nin felaket olarak nitelendirdiği 1999 Marmara Depremi meydana gelmiştir, resmi kaynaklar bu deprem sonucunda 17.000 kişinin öldüğünü söylerken, gayri resmi kaynaklara göre bu sayı 50.000’dir. Bu durum da halkın medyaya olan güvenini sarsmıştır. Üçüncü deprem ise yine aynı bölgede meydana gelmiş ve 845 insan hayatını kaybetmiştir. Bu doğal afetler ülkedeki acil yardım sistemlerini ve altyapıyı sorgulatmıştır. Bütün bu olaylar sonucunda ülkedeki zorluklar daha da derinleştirmiştir. Çözülemeyen ve kontrol altında tutulamayan ekonomik sorunlar 2000 yılında üst noktaya ulaşarak Türkiye likidite krizi ile karşı karşıya kalmıştır ve ekonomik sorunların tavan yaptığı bir döneme giriş yapılmıştır. Aynı zamanda Türkiye’de yaşanan bütün bu olumsuzluklara karşın, Türkiye’de olumlu gelişmeler de yaşanmaktadır. Türkiye mimari, kültürel ve sanatsal alanda ilerlemeler kaydetmiş, aynı zamanda toplumsal direncini de ortaya koymaya çalışmıştır. 1990'ların Türkiye'sinde Marmara Depremi sonrası yanıltıcı haber paylaşımı sonucu halkın medyaya olan güveninin azalmasına rağmen medya ve iletişimde de önemli değişiklikler yaşanmıştır. Bu dönemde sinema, edebiyat ve müzik gibi sanatsal alanlarda çeşitli yenilikler ve dönüşümler başlamıştır. Mimari konuda ise Mimarlar Derneği, Avrupa'daki gelişmelere uyum sağlamak amacıyla "Mimarlık Politikası" oluşturma çabalarını sürdürmüştür.


Türkiye'de 1990-2000 Dönemi Kamu Binası Projesi

   

 Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nün kuruluşu gibi yine kadınlara özel yeniden restore edilerek işlevlendirilen, "Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi" adlı bina, mimar Cengiz Bektaş tarafından tasarlanmış ve 1992 Ulusal Mimarlık Ödülleri'nde "Koruma-Yeniden Canlandırma" kategorisinde ödül kazanmıştır. Cengiz Bektaş 1934 yılında Denizli’de doğmuştur ve mimarlık eğitimini 1959'da Münih Teknik Üniversitesi'nde tamamlamıştır. Cengiz Bektaş, Türk mimarlık sahnesinde adını önemli restorasyon projelerine imza atarak duyurmuş bir isimdir. Bu başarılarından biri, " Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi" binasıdır. Cengiz Bektaş'ın yönettiği restorasyon projelerinden biri olan bu kütüphane binası, Yeniden işlevi değiştirilip kullanılmadan önce 18.yüzyıldan kalma bir konut olarak kullanılmaktaydı. Türkiye'nin ilk ve hala tek kadın kütüphanesi olarak önemli bir konumda yer almaktadır. Binanın dış cephesinde çeşitli taş ve tuğla malzemeler kullanılarak özenle inşa edilmiştir. Bu detaylar, mimari açıdan binanın estetik ve tarihi değerini vurgulamaktadır. (Bkz. şekil 1). Kadın kütüphanesi, iki katlı bir yapıya sahiptir. Her iki katın tavan kısımları, büyük ve küçük kubbelerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Bu tasarım, binaya zarafet ve benzersiz bir atmosfer katmaktadır. Cengiz Bektaş'ın mimari dokunuşları, sadece yapıyı restore etmekle kalmayıp, aynı zamanda tarih ve kültürle uyumlu bir şekilde modernleştirmeyi başarmıştır. (Bkz, şekil 2). Böylece, Cengiz Bektaş'ın liderliğindeki projelerden biri olan " Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi " binası, Türk mimarlık tarihinde önemli bir dönemeç olarak yerini almış ve 1990-2000 Türkiye’sinde mimari başarıyla öne çıkmıştır.


Şekil 1, Kadın Eserleri Kütüphanesi               

Şekil 2, Kadın Eserleri Kütüphanesi Kesit çizimi,1990


 Türkiye'de 1990-2000 Dönemi Konut Binası Projesi

 

 1990-2000 döneminde Türkiye'de gerçekleşen konut projelerinden bir örnek olan "Boşluktaki Beyaz Ev" adlı proje, Tekirdağ'da bulunmakta olup, Mimarlar Odası tarafından 1998'de ödüllendirilmiştir. (Bkz. Şekil 3) Boğaçhan Dündaralp, Ebru Tabak ve Nevzat Sayın tarafından tasarlanan bu konut projesi, sadece mimari çizgisiyle değil, aynı zamanda kullanılan geleneksel ve eski malzemelerle de dikkat çekmektedir. 13.000 m2’lik bir araziye konumlanan yapı 620 m2’dir. Bu villa projesinin inşaatına 1996 yılında başlanmış ve 1997 yılında inşaatı tamamlanmıştır. İnşaatı tamamlandıktan 1 yıl sonra da yapı ödüllendirilmiştir. Yapı, güçlendirilmiş beton, hücre betonu ve taş gibi malzemelerin kullanıldığı bir konut projesidir. Bu malzeme seçimi hem dayanıklılığı hem de estetik açıdan zengin bir görünümü amaçlamaktadır. Bu özellikle Türk mimarisinde önemli bir yer tutan geleneksel malzemelerin modern konut tasarımlarına başarıyla entegre edildiği bir örnektir. Projenin dikkat çeken bir diğer özelliği ise tavan tasarımında kullanılan kubbedir. Bu, sadece mimari bir öğe değil, aynı zamanda Türk mimarisindeki kültürel ve tarihi bağlamı vurgulayan bir detaydır. Kubbe kullanımı, yapıya hem estetik bir dokunuş katarken hem de geleneksel mimariye olan bir saygıyı yansıtmaktadır. (Bkz, şekil 4) "Boşluktaki Beyaz Ev" projesi, Türk mimarisinin zengin geçmişinden ilham alarak, modern konut ihtiyaçlarına cevap verirken kültürel mirası koruma ve yeniden yorumlama açısından anlamlı bir örnek teşkil etmektedir. Kadın Eserleri Kütüphane binası ve konut binasına baktığımızda ise yüzyıldan restore edilmeden önce 18 yüzyıldan kalma geleneksel bir konut projesi olarak kullanılan bu kütüphane ile 1990’ların son döneminde inşa edilen modern bir konut projesini birleştiren unsurlardan biri, her ikisinde de öne çıkan kubbe detayıdır. Geçmişten günümüze uzanan mimari mirası canlandıran bu projeler, kubbeleri modern estetikle bir araya getirerek benzersiz bir sentez oluşturmuştur. 18.yüzyıldan kalma konut, tarihi atmosferini koruyarak restore edilip, kütüphane olarak kullanılmıştır. Bu proje, geçmişin izlerini günümüzle buluştururken, orijinal kubbe tasarımını da canlı tutmuştur. Kubbenin mevcudiyeti, mimari zenginliği ve geçmişe saygıyı vurgularken, aynı zamanda modern işlevsellikle harmanlanarak sürdürülebilir bir kullanım sağlamıştır.


Şekil 3, Boşluktaki Beyaz Ev 

Şekil 4, Boşluktaki Beyaz Ev



 


Türkiye'de 1990-2000 Dönemi Mimarlık Yarışma Projesi

 

 1997 Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Bina Kompleksi Yarışması'nda birincilik ödülü kazanan proje, Mimar Ayşe Sincanlı, Naci Çetingök ve Nizamettin Kaya tarafından hazırlanmıştır. İkincilik ödülü Selim Velioğlu, Özlem Berk tarafından kazanılmış ve üçüncülük ödülünü ise Ahmet Yertutan kazanmıştır. Mudanya yolu üzerinde, Organize Sanayi Bölgesi'nde konumlanan bu kompleks yarışmasının birincilik ödülü kazanan proje, sadece mimari başarısıyla değil, aynı zamanda insan ve doğa ile kurduğu özgün ilişkilerle de öne çıkmaktadır. Tasarlanırken konsepti gereği modern bir yaklaşım benimseyen proje, yüksek bir yapı olmanın getirebileceği sorunları öngörerek, insan ölçeği ve doğayla etkileşimin önemine vurgu yapmaktadır. Tasarımında açık, yarı kapalı ve kapalı alanların dengeli bir şekilde kullanılmasıyla, çevresinde etkileyici bir ifade ve deneyim sunmayı amaçlamaktadır. Bu özel kompleksin en çarpıcı özelliklerinden biri, binanın ortasında yer alan ve piramit formlarından ilham alarak camla çevrilen bir atriumdur. (Bkz şekil 5) Projeyi farklı kılan piramidi andıran camla çevrili atrium, 1990-2000 yılları arasında tasarım dünyasında giderek popülerleşen ve yapıları aydınlatma, iç mekan havasını iyileştirme amacı güden cam atrium tasarım fikrinden ilham almıştır. Atrium, iç mekanları doğal ışıkla doldurarak, yapıya estetik bir zenginlik ve kullanıcı deneyimi katmaktadır. Böylece, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Bina Kompleksi, sadece mimarlık özellikleriyle değil, aynı zamanda insan ve doğa ile kurduğu özgün bağlamıyla da çağdaş bir yapı olarak öne çıkmaktadır.

Şekil 5, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Bina Kompleksi Vaziyet Planı ve Görünüş Çizimi 

 

 Türkiye'de 1990-2000 Dönemi Sanat Eseri

 1995 yılında Mehmet Aksoy tarafından ortaya konan "Ayı ve boğa tahterevallide’ adlı açık hava heykeli, sanat dünyasında ve borsa binası çevresinde öne çıkan bir eser olmuştur. Türkiye'nin yanı sıra Almanya'da da tanınan bir heykeltraş olan Aksoy, bu eserinde finans dünyasının sembollerinden boğa ve ayı figürlerinden ilham almıştır. Heykel, özellikle borsanın karmaşık ve dalgalı doğasını bir tahterevalli oyununa benzeten bir perspektif sunar. Mehmet Aksoy'un bu eseri, hisse senedi borsasındaki iniş çıkışları, volatiliteyi ve yatırımcı psikolojisini sembolik bir dille ifade eder. Tahterevalli, borsa dünyasının belirsizliklerini ve oyununun değişken dinamiklerini temsil eder. Heykelin dikkat çekici detayları arasında, ağır gelen kısmında bir boğa figürü ve karşı tarafta ise dengeyi sağlamaya çalışan ayı figürü bulunmaktadır. Boğa, genellikle piyasa değerinin yükselişini simgelerken, ayı ise piyasanın düşüşünü temsil eder. Bu heykel, Aksoy'un borsa dünyasındaki dengeyi, çatışmayı ve sürekli değişimi tasvir etme çabasını yansıtarak izleyiciye derin bir düşündürme çağrısı yapar. (Bkz şekil 6) Tıpkı bu 10 yıllık Türkiye döneminde ekonominin karmaşık olması gibi. Mehmet Aksoy'un eseri, sanatın finans dünyasıyla buluştuğu ve izleyiciye ekonomik olayların karmaşıklığını daha anlamlı bir şekilde anlatma fırsatı veren etkileyici bir ifade biçimidir. Heykel, izleyicisine, borsa oyununun ne kadar dinamik ve karmaşık olduğunu düşünme fırsatı sunarken aynı zamanda sanatçının yaratıcılığının ve düşünce derinliğinin bir yansımasıdır. 

Şekil 6, Ayı ve Boğa Tahterevallide

 1990-2000 dönemi, Türkiye'nin mimari ve sanatsal evriminde bir dönüm noktası olmuştur. Bu süre zarfında, ülke zorluklarla karşı karşıya kalmış olabilir, ancak mimarlık ve sanat alanlarında kaydedilen ilerlemeler, Türkiye'nin direncini ve yaratıcılığını ortaya koymuştur. Bu dönemde yaşanan gelişmeler, sadece estetik bir evrimi değil, aynı zamanda politik, ekonomik ve toplumsal dinamiklerin bir yansıması olarak görülmelidir. Mimari açıdan, 1990-2000 dönemi, geleneksel ve modern tasarım anlayışları arasında köprüler kurarak benzersiz projelere ev sahipliği yapmıştır. Restorasyon projeleri, tarihi yapıların modern ihtiyaçlara uygun hale getirilmesinde başarılı bir denge sağlamıştır. Aynı zamanda, yeni yapılan konut ve ticaret kompleksleri, Türk mimarisine çağdaş bir vizyon getirerek kentsel peyzajı zenginleştirmiştir. Sanat alanında ise, heykel ve açık hava sanatının önemi vurgulanmıştır. Sanatçılar, toplumsal olaylara ve ekonomik değişimlere duyarlı eserler ortaya koymuş, bu da Türk sanatının derinliğini artırmıştır. Örneğin, Mehmet Aksoy'un "Ayı ve boğa tahterevallide" adlı eseri, sadece sanatın gücünü değil, aynı zamanda finans dünyasının karmaşıklığını anlatma çabasını simgeler. Bu dönemdeki gelişmeler, Türkiye'nin direnç gösterdiği ve kültürel kimliğini zenginleştirdiği bir sürecin parçalarıdır. Politik, ekonomik ve toplumsal zorluklara rağmen, ülke sanat ve mimarlık alanlarında çeşitli bakış açıları ve yaratıcı ifadelerle zenginleşmiş, bu da Türk toplumunun adaptasyon yeteneğini ve yenilikçi ruhunu yansıtmıştır. Bu dönem, Türkiye'nin karmaşık ve çeşitli tarihine önemli bir katkıda bulunmuş ve gelecek nesillere ilham kaynağı olmuştur.


Zeynep Nisa AKTAŞ 




1990-2000 Dönemi Zaman Çizelgesi,Yusuf Taha Köşger






Yorumlar